Akşamları kitap okumak yerine bilgisayar oyunlarına
yöneliyorum, son zamanlarda. Hatta bir tanesine o kadar takıldım ki, rekora
doymuyorum. İnternetten değil, Lenovo’mu aldığımda içinde olan bir oyun bu:
Mahjong Titans.
Bu oyun öyle ki, taşı aynısıyla eşleştiriyorsun ama oyunun
sonunda, aslında o taş uygun eşiyle eşleşmediği için kaybediyorsun. Yani aynı
taştan birden fazla mevcut, önemli olan hangisinin gerçek eş olduğunu
bulabilmek.
Bu oyunu bitirdiğimde, sanki iskambil kâğıtlarından fal
açmışım gibi, mutlu oluyorum. Görevi tamamlamışım, doğru taşları gerçek
eşleriyle eşleştirmişim, daha ne olsun.
Beni bu oyuna bağlayan bir diğer etken de, oynarken
hayatımdaki taşları doğru eşleriyle eşleştirdiğimi tasavvur ediyor olmam. Bu da
beni bir hayli rahatlatıyor. Olaylara uygun yaklaşımı bulduğumu düşünmekten
daha iyi bir şey yok gibi şu anda.
Her balkonun bir gideri var sonuçta, suyu o tarafa yöneltmek
lazım. Herkesin anladığı bir dil, her nabzın bir şerbeti, her gecenin bir
sabahı, her yokuşun bir inişi vesselam.. Asıl olan, bir sürü çözüm yolu içinden
en uygun olanı bulabilmek.
Günü kurtarmayı ön plana alıp yarını tıkananlardan olmamalı.
Mesela saçını tararken uçlarından başlamazsan çok zorlanırsın. Ya da ıspanaklı
böreği dilimlemeden yiyemezsin. “Her işin bir tekniği vardır.” “Acele işe
şeytan karışır.” vb. konuya uygun atasözlerimizden de faydalanayım yeri
gelmişken.
Her hastalığa has bir tedavi, her öğrenciye uygun bir
yöntem-teknik, her yemeğe özel bir pişirme önerisi varsa, karşılaştığın
pürüzlerini ütüleyecek bir fikrin olmalı. Elinde bir ütü hayal et ve pürüzleri
yok et. Ya da uygun titanı bul ve oyunu bitir. Hadi, irade sensin!