10 Aralık 2012 Pazartesi

Mahjong Titans


Akşamları kitap okumak yerine bilgisayar oyunlarına yöneliyorum, son zamanlarda. Hatta bir tanesine o kadar takıldım ki, rekora doymuyorum. İnternetten değil, Lenovo’mu aldığımda içinde olan bir oyun bu: Mahjong Titans.

Bu oyun öyle ki, taşı aynısıyla eşleştiriyorsun ama oyunun sonunda, aslında o taş uygun eşiyle eşleşmediği için kaybediyorsun. Yani aynı taştan birden fazla mevcut, önemli olan hangisinin gerçek eş olduğunu bulabilmek.

Bu oyunu bitirdiğimde, sanki iskambil kâğıtlarından fal açmışım gibi, mutlu oluyorum. Görevi tamamlamışım, doğru taşları gerçek eşleriyle eşleştirmişim, daha ne olsun.

Beni bu oyuna bağlayan bir diğer etken de, oynarken hayatımdaki taşları doğru eşleriyle eşleştirdiğimi tasavvur ediyor olmam. Bu da beni bir hayli rahatlatıyor. Olaylara uygun yaklaşımı bulduğumu düşünmekten daha iyi bir şey yok gibi şu anda.

Her balkonun bir gideri var sonuçta, suyu o tarafa yöneltmek lazım. Herkesin anladığı bir dil, her nabzın bir şerbeti, her gecenin bir sabahı, her yokuşun bir inişi vesselam.. Asıl olan, bir sürü çözüm yolu içinden en uygun olanı bulabilmek.

Günü kurtarmayı ön plana alıp yarını tıkananlardan olmamalı. Mesela saçını tararken uçlarından başlamazsan çok zorlanırsın. Ya da ıspanaklı böreği dilimlemeden yiyemezsin. “Her işin bir tekniği vardır.” “Acele işe şeytan karışır.” vb. konuya uygun atasözlerimizden de faydalanayım yeri gelmişken.

Her hastalığa has bir tedavi, her öğrenciye uygun bir yöntem-teknik, her yemeğe özel bir pişirme önerisi varsa, karşılaştığın pürüzlerini ütüleyecek bir fikrin olmalı. Elinde bir ütü hayal et ve pürüzleri yok et. Ya da uygun titanı bul ve oyunu bitir. Hadi, irade sensin!