26 Nisan 2013 Cuma

Alıntıdır-2


Gittikçe yalnızlaşıyorsunuz insan kardeşlerim

Ne bir ortak sevinciniz kaldı sizi çoğaltacak

Ne bir içten dostunuz var acınızı alacak
Unuttunuz nicedir paylaşmanın mutluluğunu;

Toprağı rüzgârı denizi göğü

O her zaman bir insanla anlamlı

Tükenmez bir hazine gibi kendini sunan doğayı

Unuttunuz, gömülüp günlük çıkarların

Ve ucuz korkuların kör kuyularına

Daraldıkça daraldı dünyaya açılan pencereniz.
Fırlayıp ilk ışıklarıyla günün dağınık yataklardan

Koşaradım gidiyorsunuz işinize değişmeyen yollardan

Kurulmuş saatler gibi günboyu çalışıp tekdüze

Uzayan gölgelerle koşaradım dönüyorsunuz evinize.

Ne kadar uzaksa bir felaket sizden o kadar mutlusunuz

Unuttunuz başkalarının acısını duymayı

Küçük çıkarların büyük kurnazları

Alışverişe döndü tüm ilişkileriniz, hesaplı, planlı

Sevgileriniz ayaküstü, ilgileriniz koşaradım

Unuttunuz konuşmayı kendinizi vererek

Düşünmeden bir başka şeyi, içten yalın dürüst

Dışa vurmayı duygularınızı

Unuttunuz, neydi bir ince söze yakışan en güzel davranış.
Gittikçe yalnızlaşıyorsunuz insan kardeşlerim

-Ki bu en büyük kötülüktür size-

Yıkanmıyor bir kez olsun yüreğiniz yağmurlarla

Denizler boşuna devinip duruyor bir çarşaf gibi

Gerip ufkunuza mavisini, çiçekler her bahar

Uyanışın türküsünü söylüyor da görmüyorsunuz.

Sizin adınıza dünyanın pek çok yerinde

İnsanlar dövüşüyor ellerinde yürekleri birer ülke

Anlamıyorsunuz inançlarını bir kez düşünmüyorsunuz.

Ömrünüzü güzelleştirecek bir şey almadan hayattan

Bir şeyler bırakmadan ardınızda gelecek adına

Koşaradım tükeniyorsunuz insan kardeşlerim

Koşaradım

Duymadan bir gün olsun dünyayı iliklerinizde..
”



/ Şükrü Erbaş /

24 Nisan 2013 Çarşamba

İyi ki..

Ne iyi ettin de geldin
Bi iyi oldu ki..
Çok sevindim, çok sevdin
İyi ki geldin..
Sevmemiştim ki kimseyi,
Sahiplenmemiştim ki
Seni benimsediğim gibi..
Ne iyi ettin de geldin
Ömrümün baharı
Kalbimin miracı
Ne ettin, nasıl ettin
Bilemedim ki..
Bilsem de ben hiç senden
Vazgeçemem ki..
Sen bana çiçeğim dedin
Sendeki beni solduramam ki..
Sol kaburgamın altındaki kalbi
Sensiz artık yaşatamam ki..
İyi ki geldin
İyi ki varsın ömrümün ikindisi..
Ruhumun ikizi
Gönlümün hükmedeni..
Allah içimi biliyor ya,
Olmadı senden harici
ve artık aklım biliyor ya,
Olmayacak senden gayrisi..

HAticeKübrAN

12 Nisan 2013 Cuma

Nasılsın?

Nasıl bir rüyaysan
Uyanınca başlayan
Nasıl bir özlemsen
Konuştukça artan
Nasıl bir umutsan
Hayata bağlayan
Çözemedim, bilemedim
Nasılsın?

2 Nisan 2013 Salı

Niteliksiz Er

Hava güzel, kafam güzel, gönlüm güzel bir sabaha uyandım bugün. Bu kadar güzellik bir arada olunca içimde garip bir korku belirdi. "Kötü bir şey mi olacak, nedir?"

Hani günlük hayatta her şey yolunda giderse hemen teyzelerimiz "Şeytan kulağına kurşun, nazar değmesin." derler ya. Ya da çok güldüğümüzde kullandığımız bir söz dizisi vardır ve Cem Yılmaz bu cümleyle hep dalga geçer "Çok güldük, ağlamayalım."

İşte o misal bir tedirgin oldum. Otobüse bindim. Ayakta tutunduğum koltukta yaşlı bir dede vardı. Hacı olduğunu her halinden anlayabileceğimiz bu dede, pek de sevimliydi. Başında beyaz takkesi, saçlarının yapamadığını yapıyor, onu güneşten koruyordu. Bembeyaz sakalının arasında minik gamzesi, sadece gülerken değil, her konuştuğunda kendini belli ediyordu. Kocaman yuvarlak gözlerine, kırışıklıklar çerçeve yapıyordu adeta. İfadesinden, oldukça masum, saf ve temiz olduğu belli oluyordu. Utanmasan yanaklarını sıkarsın yani o derece.

Güneş gözlüğümün altından çaktırmadan bakıyordum yeni dedeme. İçten içe ":Maşallah ya ne tatlı dede." diyordum. Uzun bir süre yolculuğumuz devam etti. Dedem mahcup bakışlarla etrafı süzüyor, yanında oturan kıza dokunmamak için koltuğun kenarına kayıyordu. Ne güzel dedeydi. Böylesini alıp evinde hizmet edeceksin, hayır duasını alacaksın, tespihini çekecek, çorbasını dökecek, tebessüm edip temizleyeceksin. Sarılıp öpeceksin elini vesselam..

Mahcup dedemiz titreyen elleriyle koltuk kenarına tutundu. İnmek için düğmeye bastı, yerdeki kocaman çuvalını eliyle kavradı. Çuvalı ağırdı, ilk anda kaldıramadı. İkinci hamlede, çuval havadaydı işte. Otobüs durdu. Dedemiz kapıya yöneldi. Sabah aklıma gelen kötü şey, işte şimdi olmak üzereydi. Birazdan öfkem, beynimi ele geçirecekti. 

Dedemiz tam merdivene basacaktı ki, arkasındaki gencin iteklemesiyle yerinde saydı. Dedemizi sarsan genç, belli ki tabakhanede çalışıyordu ve nursuz suratıyla, nefret dolu bakışlarımızdan kaçamıyordu. Hızla otobüsten indi ve toz oldu. Dedemiz ürkek bakışıyla arkasına döndü, başka inen var mı diye kontrol etti. Canım benim, bir başkası yeniden sarsmasın diye korkmuştu belli ki. Sonra ağır çuvalı ve yavaş adımlarıyla otobüsten indi.

Genç için düşünüyorum da, belki anasının göz bebeği, babasının gururudur. Ya da okulun en başarılı öğrencisidir. Her ne özelliği olursa olsun, benim gözümde niteliksizdi. Hem niteliksiz, hem saygısız, dengesiz, görgüsüz, ahlaksız, terbiyesiz!...

Ne oldu bizim nitelikli erlerimize, hanım kızlarımıza? Saygımıza, hoş görümüze ne oldu?
Ben Allah'a havale ettim.