15 Şubat 2013 Cuma

Tripnaz ve Tripcan

Çok mutsuz olduğumuz anlar olmuştur. Çok mutlu olanlar da.. Her ikisinde de birilerinin bir şeyleri fark edip yanımızda olmasını bekleriz. Peki beklenen, beklendiğini bilir mi?

Bilmesini isteriz, bilmezse trip hemen hazırdır zaten. Tavır aynıdır, değişmez. "Nasılsın?"a cevap "ii" olunca, karşıdakinin aklına bir kurt düşer. Sadece kurtla kalmaz, konuşmalarda tonlamanın şiddetine göre kalp atışları da hızlanır. Korkudan ya da heyecandan. Beyindeki alt yazıları sansürlü yazıyorum, "Ne oldu lan buna?", "Ne yaptım acaba?", "Yine neye taktı bu ...?", "Hssktr!"

Tepkiler kırıcı olur bazen. Kırılırız. İncitebilir. İnciniriz.

Bekleriz. Kimseler bilmeden, beklediğimizi. Kız milleti değil miyiz, bekleriz anasını satıyım. Ümit dünyası işte.  Gelmeyeceğini bilsek de bekleriz. Tavrımız da bu yüzdendir aslında. Önemli olmayanı zaten beklemeyiz.

Çünkü biz hissederiz. Karşımızdakinin üzüntüsünü fark ederiz. Kalbimize bir sıkıntı düşer hemen. Onlar söylemese de biliriz, bir şeylerin yolunda gitmediğini. Kırmak istemiyorsak, özenle seçeriz cümlelerimizi. Yaparız gerekeni.

Bize de yapılsın isteriz, isteriz de ondan beklentiye gireriz. Az buçuk naz etsek de, iyi niyetliyi geri çevirmeyiz. Kalbi güzel olanı ayırt ederiz.

Ama yine suçlanan biziz. Trip atmak, kendi kalene gol atmakla eş değer, erlerin sözlüğünde. Halbuki destek olunsun isteriz, yardım edilsin isteriz. Bekleriz. Gelsin diye bekleriz. Nazımız, edamız da bundandır. Kırgınlığımız, beklenenleredir.

Bekleriz..
Bekleriz anasını satıyım.