29 Mayıs 2012 Salı

ihmaller silsilesi..

Herkes işini düzgün yapsa..

Kara yolları, düzeltmekte oldukları bölümlere levha filan koysa mesela.
Dedem kaza yapmamış olsa,
Kardeşim geceleri korkarak uyanmasa..
Annemin, teyzemin kolu-bacağı morarmamış olsa.
Ayşen ablanın boynu kırılmamış olsa, hastanede yatmasa,
Evinde, çocuklarının başında olsa..
Çok mu zor işini gereği gibi yapmak?
Kimse kaytarmasa, malzemeden çalmasa..

Ben çalmam mesela,
Saatinde dersime girer, fazlasıyla çalışırım
Öyle öğrendim ben, hakkını vermeli yapılan işin
Yoksa kul hakkıdır, çıkar aheste aheste..
Mazlumun ahını almazdı, o da bilse..
Daha kaç kaza, kaç ihmal, kaç gözyaşı..
Ölmek mi lazım, bir tabela için?

23 Mayıs 2012 Çarşamba

Haram ne renk?

Haram ne renk? Etrafımdaki şeyler ne siyah, ne de tam beyaz. Tek renk olsa öp de başına koy. O kadar girift ve o kadar detaylı ki her şey.. Sanki renklilerle yıkanmış beyaz bir eşarp gibi.
Beyaz da masum değil artık. Kim beyaz belli değil çünkü. Zira siyah da üzerine beyaz elbise giyiyor günümüzde. Ara sıra alkışlanmak istiyor belli ki. Ya da hayatında yeni bir heyecan arıyor, bilemiyorum.
Örnek olmak adına çizgiden şaşmamak gerek, hayat felsefemdir. Çünkü elinden tutup gezdirdiğim öğrencilerim var benim. Benim attığım adımı birebir takip ederler, güldüğüme gülerler.. Sevdiğimi severler zira hepsi Fenerbahçeli :) tabi şaka bir yana, onların yanında kullandığım alfabem de farklı benim.

Demem o ki, bir çabam var Allah kabul ederse inşallah.. Ama özellikle şu aralar doğruyu ben de seçemiyorum. Mesela bir Müslüman tasviri kişiden kişiye, yorumdan yoruma değişebiliyor. Kimi, ben içerim de kılarım da, diyor. Ötekisi, içmem de kılmam da..
Bu konuda yardım alabilmek adına bazı yazarları okuyorum. Hepsi alanında hatırı sayılır kişiler. Kitaplara hep bir 'acaba' ile başlıyorum. Bazen çok etkileniyorum. 'Tamam, budur.' Ama devamında aynı hissi duyamıyorum. Sağ olasıca efendileri, eninde sonunda, kendi düşüncelerini empoze etmeye çalışırken yakalıyorum. Nedir bu, herkes benim yaptığımı yapsın hevesi? Amca sen bana doğruyu göster, yorumunu kendine sakla. Yok!

Bu işte, toplumu haramdan koruma işinde, beni en çok üzen de müspet ailelerin çocukları. Öyle uçuk hayal dünyaları var ki.. Diğerlerinden bir farkı kalmayan yaşayışlarıyla, 'onlara benzer bir halim mi var' şeklindeki savunma mekanizmalarıyla, hepsi tam bir renk kartelası. Aileleri de evlatlarını kaybetmemek, onları üzmemek adına görmezden gelmekteler bu ayan bozuluşu.

Aileler demiştim değil mi? Evet onlar. En mahrem, en ulaşılmaz, en özel ortamımız. Sahi neden engel olmazlar bu çorap söküğüne? Şimdiye kadar sesleri çıkmadığına göre kesin başlarına bir şey geldi. Onlar için endişeleniyorum. Acaba biri onların DNAsını bozmuş olabilir mi? Ama nasıl olur, bu mümkün değil. Kim yapabilir bunu, kim ailemizin içine kadar girip de gençliğimizin önceliklerini değiştirebilir?
Evet, sanırım aradığım cevabı buldum. Her akşam önünde saygı duruşunda bulunduğumuz, evimizin baş köşesine oturttuğumuz, rahat etsin diye renk renk sehpalar aldığımız televizyonumuz. 'Yok canım, o bize bunu yapmış olamaz! Hem sadece kötü şeyler mi var içinde, faydalanmasını bileceksin.' Kötü, kırık bir su çeşmesi olsa, etrafı kirli mesela. Ondan su içer miyiz? İçimiz alır mı? İşte tv'miz de tam böyle bence.

Haramın rengini belirsiz kılan, genç kardeşlerimize kötüyü empoze eden, kırk yılın başında da olmadık bir işe yarayan bizim tv'miz.
Baştan beri söylemek istediğim meğer buymuş da, çırpınmışım gerekli gereksiz söz öbeklerinde. Söylemek istediğini karşındakine anlatabilmek kadar hoş bir şey yok gerçekten.
Günümüzde halen niteliği bozulmamış aileler var. Evlerinde tv bulunmayan, bulunsa bile onun esiri olmamış aileler. Onlardan olmak duası ile.. (amin)

20 Mayıs 2012 Pazar

Ömrümün İkindisinde..

Doğumum sabahtı elbet
Minicik, dört rekat kadar
Sünneti ismimdi, farzı imanım
Hüznüm dört rekattı,
Mutluluğum dört rekat..

Öğle idi miracım
Gencim, umudum, heyecanım
Sen'i (c.c) buldum öğle gibi..
On rekat kadar derin
Farzı bildim, öğle idi..

Artık vakit ikindi
Ruhum olgun buğday tanesi
Bir ikindi kadar ağır..
Akşama bir o kadar yakın
Telaşım, geçme ikindi!

Gelecek mi akşam, bilemem
O yazmışsa olur elbet.
İlk anda kılabilecek 
Hakkıyla ömür geçirecek
Müminelerden olmam gerek
Rabb'im nasip et (amin)

Vakit yatsı olursa eğer
Gün bitmiş, ömür bitmiş
On üç rekat kadar hayırlı,
Bir ömür inşallah
Gelmiş, geçmiş..




p.s: O Rab ki, Afüvv olandır. O bu kadar affediciyken, özrü görmezden gelip kin gütmek ne haddimize..
Kırgınlıkları önemseyenlerden Allah razı olsun.


9 Mayıs 2012 Çarşamba

Rahim. Bir küçük oğlan çocuğu

Adı Rahim..
Gözlerinde yokluğun buğusu
Minicik ellerinde kömür karası..
Adı Rahim..
Elinden tutabilir miyim?
Mutlu edebilir miyim?
Gülümsetebilir miyim o günahsız dudaklarını?
Bir şekerle dünyalar senin olurken,
nedir beni hala mutsuz eden,
her şeye sahipken..
Adı Rahim..
Kız güzeli.
Yaşadığı yer yokluğun dibi!
Kim bu hale getirdi seni?
Utangaç, mağrur, düşünceli..
Senin yaşındakiler gülüp eğlenmeli.
Sahi Rahim, gülmeyi de mi unuttun sen?
Dört yaşında olgun ve yıpranmış..
Umutsuz, ümitsiz, hayalsiz..
Rahim. Bir küçük oğlan çocuğu.