23 Mayıs 2012 Çarşamba

Haram ne renk?

Haram ne renk? Etrafımdaki şeyler ne siyah, ne de tam beyaz. Tek renk olsa öp de başına koy. O kadar girift ve o kadar detaylı ki her şey.. Sanki renklilerle yıkanmış beyaz bir eşarp gibi.
Beyaz da masum değil artık. Kim beyaz belli değil çünkü. Zira siyah da üzerine beyaz elbise giyiyor günümüzde. Ara sıra alkışlanmak istiyor belli ki. Ya da hayatında yeni bir heyecan arıyor, bilemiyorum.
Örnek olmak adına çizgiden şaşmamak gerek, hayat felsefemdir. Çünkü elinden tutup gezdirdiğim öğrencilerim var benim. Benim attığım adımı birebir takip ederler, güldüğüme gülerler.. Sevdiğimi severler zira hepsi Fenerbahçeli :) tabi şaka bir yana, onların yanında kullandığım alfabem de farklı benim.

Demem o ki, bir çabam var Allah kabul ederse inşallah.. Ama özellikle şu aralar doğruyu ben de seçemiyorum. Mesela bir Müslüman tasviri kişiden kişiye, yorumdan yoruma değişebiliyor. Kimi, ben içerim de kılarım da, diyor. Ötekisi, içmem de kılmam da..
Bu konuda yardım alabilmek adına bazı yazarları okuyorum. Hepsi alanında hatırı sayılır kişiler. Kitaplara hep bir 'acaba' ile başlıyorum. Bazen çok etkileniyorum. 'Tamam, budur.' Ama devamında aynı hissi duyamıyorum. Sağ olasıca efendileri, eninde sonunda, kendi düşüncelerini empoze etmeye çalışırken yakalıyorum. Nedir bu, herkes benim yaptığımı yapsın hevesi? Amca sen bana doğruyu göster, yorumunu kendine sakla. Yok!

Bu işte, toplumu haramdan koruma işinde, beni en çok üzen de müspet ailelerin çocukları. Öyle uçuk hayal dünyaları var ki.. Diğerlerinden bir farkı kalmayan yaşayışlarıyla, 'onlara benzer bir halim mi var' şeklindeki savunma mekanizmalarıyla, hepsi tam bir renk kartelası. Aileleri de evlatlarını kaybetmemek, onları üzmemek adına görmezden gelmekteler bu ayan bozuluşu.

Aileler demiştim değil mi? Evet onlar. En mahrem, en ulaşılmaz, en özel ortamımız. Sahi neden engel olmazlar bu çorap söküğüne? Şimdiye kadar sesleri çıkmadığına göre kesin başlarına bir şey geldi. Onlar için endişeleniyorum. Acaba biri onların DNAsını bozmuş olabilir mi? Ama nasıl olur, bu mümkün değil. Kim yapabilir bunu, kim ailemizin içine kadar girip de gençliğimizin önceliklerini değiştirebilir?
Evet, sanırım aradığım cevabı buldum. Her akşam önünde saygı duruşunda bulunduğumuz, evimizin baş köşesine oturttuğumuz, rahat etsin diye renk renk sehpalar aldığımız televizyonumuz. 'Yok canım, o bize bunu yapmış olamaz! Hem sadece kötü şeyler mi var içinde, faydalanmasını bileceksin.' Kötü, kırık bir su çeşmesi olsa, etrafı kirli mesela. Ondan su içer miyiz? İçimiz alır mı? İşte tv'miz de tam böyle bence.

Haramın rengini belirsiz kılan, genç kardeşlerimize kötüyü empoze eden, kırk yılın başında da olmadık bir işe yarayan bizim tv'miz.
Baştan beri söylemek istediğim meğer buymuş da, çırpınmışım gerekli gereksiz söz öbeklerinde. Söylemek istediğini karşındakine anlatabilmek kadar hoş bir şey yok gerçekten.
Günümüzde halen niteliği bozulmamış aileler var. Evlerinde tv bulunmayan, bulunsa bile onun esiri olmamış aileler. Onlardan olmak duası ile.. (amin)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder