15 Ağustos 2012 Çarşamba

Bir veda

Çekmecelerimi düzeltmeye başladım bugün. Dolaplarımın da canı çekmesin diye onlara da niyet ettim. Eski defterlerim, kitaplarım, kalemlerim.. İrem'e verilecek kpss kitaplarımı paketledim. Çözülmüş ve içi geçmiş olanları geri dönüşüme gönderdim. Kullanılabilecek durumdaki kalemlerimi de çoluk çocuğa dağıtmak için koydum bir kenara. Velhasıl, anılarımla vedalaştım bugün.

Taşındığımızdan beri, kitaplık çekmecem hiç bu kadar boş kalmamıştı. Sekiz yıldır aynı evde oturuyor olmanın verdiği rahatlıkla yayılmışım iyice odama, toparlamak epey zaman aldı. Kız kardeşim de meğer pek şikayetçiymiş benim yayılmacı politikamdan, dolaplar boşaldıkça sevindi gariban. Gerçi ona da yaramayacak, bu yıl o da ayrılacak bu odadan.

Odama gelen arkadaşlarımın değişmez tepkisidir, "tam bir kız odası." "Erkek odası mı bekliyordunuz" deyip bozmuyorum tabi biliyorum bu tepkinin sebebini. Duvarlar, dolaplar toz pembe, eşyalar çiçekli-böcekli. Bir de oyuncak ayıcığımız filan var bizim ve her gün karşısına geçip selam vermeden odadan çıkmadığımız bir aynamız. Her misafir çocuğunun oynadığı oyuncaklarımızı da es geçemeyeceğim.

Babam seslenirdi kapıdan: "Koğuş kalk!" Yandaki yatağı tekmelerdim bazen, kardeşim hala uyanmadıysa. Meğer ne çok alışmışım kafamı yatağımın başlığına çarparak uyanmaya. Her gece hiç aksatmadan uyanıp, kardeşimin üstünü örtmeye. Odamın penceresinden sitede oynayan çocukları izlemeye..

İlk defa evden ayrılacağım, yani atanırsam inşallah. Evet, tam da bu yüzden bu kadar duygu yüklü, gereksiz bir moddayım. Bir bitiş, mutlu son, güzel başlangıçlar için..

7 Ağustos 2012 Salı

Sağ yarım, sol yarım..

Ben çok üzgünüm..
Özür dilerim, biliyorum bazen incitici olabiliyorum. Hatta haksız olmadığıma inandığım kadar incitiyorum. Farkındayım. Ama inan bana seni kırmak istemiyorum. Senin için benim siyasi görüşüm, kıyafetim, imanım bizim dostluğumuza engel değildi. Benim için seninkiler de öyle. İster giyin ister giyinme ama yine arkadaşım ol. Beraber gülelim, dalga geçelim, sağcının solcu kankası olur mu diyenlerle.. Hep yaptığımız gibi. Bizi yan yana görenler garip garip bakardı da "Onlar bizim kulvarımızda değil" derdin hiç unutmuyorum. İnsana yardıma gelince ikimiz koşardık. Ben "Bekle eşarbımı örteyim derdim" sende gülerdin. "Bana, oramı kapatcam, buramı örtcem deme" derdin, ben de sana gülerdim.

Sen karşı takımın kızıydın. Bizim takımdan bir beni severdin. Tamam bizim takımda kötü insanlar da vardı, insanlıkta senle yarışamazlardı. Kul hakkını bilirlerdi de, yerken gözlerini kapatırlardı. Namaz kıldıklarını reklam gibi anlatır, ne kadar iyi olduklarını överlerdi. Oysa sen bile bilirdin, ibadetin gösterişi olmazdı. İyilik yapılır ama anlatılmazdı ulu orta. Yaptığın hayırların sayısını bende bilmezdim senin, ama gözlerinden anlardım sevincini, iyiliğinin heyecanını.

İstersem benim için her şeyi yapacağını bilirdim. Bilirdim de sen beni bilmezdin bence. Ben de senin için her şeyi yapardım. Suluova'nın İstiklal caddesinde "şampiyon galatasaray" diye bağırırdım mesela, fenerbahçeli olduğum halde. Çünkü ne galatasaray, ne fenerbahçe bilemezlerdi bizim dostluğumuzu. Ya da sizin gandinin videosunu izleyebilirdim seninle, tahammül edemiyor olsamda.

Mevlana "ne olursan ol, gel" der ya hani, sen de gel. İster ocu ol, ister bucu ol, yine gel. Ne de olsa insanlık, dostluk kazanmalı bu savaşta. Kardeşlik her şeyden üstün olmalı, bizim kitabımızda..

3 Ağustos 2012 Cuma

Tatlı Su Mücahitleri

"Helal pahalı olalı, haram ucuzladı" diyor sayın Nureddin Yıldız. Haklı da. Helali tercih etmek yerine, kısa yollardan harama yöneliyor günümüz gençliği. Evlenmiyor, sevgili yapıyor. O daha kolay nasılsa. Zoruna da gitmiyor bunu yaparken, gocunmuyor vesselam. Ortamda artistlik nirvanada ne de olsa, neden utansın ki?

Anneler-babalar da bu düzenin içinde. Eee haklı adamlar şimdi bir düğün yapsalar yok yerden o kadar masrafa girecekler. Oğullarının-kızlarının sevgilisi olabileceği gerçeğini sindirmişler iyice. Eskiden böyle miydi ya.. Ayıp denen bir şey vardı, en azından ailelerde. Hayır onu geçtim olmayana garip gözüyle bakılıyor. Aman be nasıl bakarsanız bakın, ben harama bulaşmıyorum arkadaş!


"Tutturmuş bir yavuklu ayakları,
akılına gelmiyor cehennemi-haramı."


Muhafazakar ailelerin oğlan çocukları beni bu konuda fazlasıyla şaşırtıyor doğrusu. O mübarek isimlerine yakışmayan hallerdeler. Hatta bazıları karşı takımın o alımlı, maşallah güzel kızlarına atıyor gönül kancasını. Alıyor kızı. Sonra tabi aile baskısına dayanamıyor, ne yardan geçiyor ne serden. Başlıyor kıza baskı yapmaya "Kapat başını, kıl namazını!" Sonra abicim kız sıyırıyor kafayı -müspet bir ortamda büyümemiş, ailesinden görmemiş, örtü şuurunu bilmez nasıl örtsün ki?- basıyor yaygarayı! Bizim oğlan da yuvam dağılmasın modunda, geri vitese bağlıyor otomatik olarak. İçi acıyor, çok istiyor hanımının tesettürünü. Ailesine götürürken yer yer utanıyor ama ne yapsın?  Düğmeyi baştan yanlış iliklemiş bir kere, ne yaparsa yapsın iki yakası bir araya gelmiyor güzel abiciğimin.

Karşılaştığım ilk örnek değil bu, eminim son da olmayacak. İkinci örnekleme geçiyorum hemen. Bizim takımın kızları, bakıyorlar ki oğlanların ilgisi karşı takımda, ne yapıp edip o tarafa benzemeye çalışıyorlar. Bir başkasına özenmeye biz çocuk psikolojisinde 'öykünme' deriz. Aslında masumdur öykünme, kız çocuğu annesine öykünür mesela. Bebeğinin ağzına bir bardak suyu boşaltıverir veya babasına öykünen oğlancık tıraş olmaya çalışır vesselam.. Burada bahsi geçecek olan öykünme ise masumiyetin çok dışında. Karşı takımın kızlarının etek boyuna yaklaşır etekler, kaşlar incelir onlar gibi.. Eee ne de olsa tercih edilen kesim öyle ablacım, senin kız da ister istemez öykünüyor bir yerde. Genç, hata olduğunu fark edemiyor çoğu zaman. Hele bir de bir beğeni aldı mı bu konuda, aynen devam ediyor öykünmeye. Sonra dar pantolonlu, dar eşarplı, dandik gömlekli, abartılı makyajlı muhafazakar kızlar çıkıyor ortaya. Muhafazakar mı dedim? Elim sürçmüş.

Haksız mıyım şimdi ben? Her şey ortada değil mi? Gerçekleri söyleyene sivri dilli yaftasını yapıştırmayı iyi biliyorsunuz siz. Nefesim kesilene kadar sizi eleştirmeye devam edeceğim sayın tatlı su mücahitleri. Dinden imandan bahsetmeye gelince üzerinize yok bakıyorum, manitaya gelince 'biz seviyoruz'.. Evlen o zaman. Madem bu kadar dine hassassın, dokunma o kıza. Ama nerde..