30 Eylül 2012 Pazar

Bir Uslu Kızın Masalı

"Belgeler, belgeler..
Müfettiş gelecek diye özenle hazırlanıp, şeffaf dosyaya konanlar.
Müdürden imza ve onay alacak olanlar, zümre öğretmenlere imzalatılacaklar..
Velilerin doldurması gerekenler..
Alayı kağıt israfı yemin ediyorum."

demiş uslu bir kız. Haklıymış da. Çünkü bugüne bugün öğretmenmiş ve altıncı yılını çalışıyormuş. Nasıl olur, demişler bilmeyenler. O da vermiş cevabı tabi, ben okurken de çalıştım akıllım, demiş.

İyi bir öğretmenmiş ama, bu gereksiz gördüğü evrak işleri yüzünden mesleğinden soğuyacak hale gelmiş. Hatta öyle ki, bir gün müdüründen imza alabilmek için tam bir saat kapısında beklemiş. Yıllarca evrak hazırlamış boş vakitlerinde. Bir sürü form doldurmuş, gerekli gereksiz. Öğrencilerine anekdot kaydı tutmuş, veli katılım formu hazırlamış, gelişim kontrol çizelgesi çizmiş...

Velhasıl bu işin ilmini iyi öğrenmiş bu uslu kız. Yer yer kitabına uydurmuş, akıllılık etmiş. Ama asla kaytarmamış, başkasının hakkına girmemiş. Dönemin büyükleri bazen onun hakkını gasp etmişler. Sabrını zorlamışlar. Fakat isyan etmemiş. Sabretmiş. Vardır bir hayır, deyip sıyrılmış sıkıntılarından.

Mütebessimmiş bizim kız. Hele de öğrencilerine karşı. Aslında bütün çocukları çok severmiş de, kendi öğrencilerine daha bir özenirmiş. Her söylediklerini sabırla dinler, kucağından indirmezmiş. Öğrencileri de bu sevgiyi karşılıksız bırakmazmış tabi. Onlar da bizim uslu kıza sarılır, öperlermiş. Öyle mutlu olurmuş ki bizim kız, gözleri dolarmış bazen. Zaman zaman eski öğrencilerini özlermiş. Resimlerine bakar, hasret giderirmiş.

Velileri de çok severmiş bu kızı. Hatta öyle ki, evlerine davet ederler, onu da kendilerinden sayarlarmış. Büyük bir aile olurlarmış da, yıl sonu geldiğinde ayrılamazlarmış. Yine gözleri dolarmış bizim kızın. Ağlarmış.

Her yeni dönem başladığında, ilk günki gibi heyecanlanırmış uslu kız. Eli ayağına dolaşır, ne yapacağını bilemezmiş hatta. Zamanla sakinleşir, düzeni kurar ve başlarmış öğretmeye.. Bu yıl da başlamış böyle.

Zümreleri, kaç öğrencisi olduğunu sorunca "23 çocuğum var bu yıl" demiş. Çünkü Anasınıfı öğretmenleri öğrencim demezmiş de çocuğum dermiş sınıfındakilere. Onlarda jargon böyleymiş. Anne şefkati ile yaklaştıklarından, aralarında da buna benzer bir bağ oluşurmuş ister istemez.

Hazırladığı belgeleri kağıt israfı olarak görürken, öğrencilerinin karaladığı kağıtlara israf demezmiş bu kız. Çünkü onlar çizmeliymiş, boyamalıymış, kesmeliymiş, öğrenmeliymiş.. Sınıfta kağıt bulamazsa, belgelerinden feragat edermiş, sırf çocukları resim yapsın diye. Bu şekilde bir çok belgesini de telef edermiş haliyle.

Demem o ki, sınıfında, kendi dünyasında çok mutluymuş bu uslu kız. Sınıfında özgür hissedermiş kendini. Hoplar, zıplar akşama kadar ter içinde kalırmış da, of demezmiş. Masal bu ya, sınıfının pamuk prensesi olmuş. Cüceleriyle beraber musmutlu yaşamışlar.

Gökten üç elma düşmüş. Biri haküdü'ye, biri bizim uslu kıza, diğeri de sınıfının pamuk prensesine :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder