28 Eylül 2012 Cuma

Pembe ve Şeker.

Hayallerim vardı benim. Çok mükemmeldiler. Her ayrıntısı tek tek hesaplanmış, pembeli.. Tamam, yüksekten uçmuş olabilirim, vurma yüzüme. Ama prenses gibi büyütülen bir kız çocuğundan makul bir hayal bekleyemezsin.

Hayatı çarpa çarpa öğrenenler vardır. O duvarlara çarpa çarpa nasır tutan, ağlaya ağlaya yosun tutanlar. (Bu şarkı da nereden bulaştıysa hala dilimde.) Gerçeklere maruz kalarak, hissederek yaşayanlar tanıyorum. Ben bunların çok dışındaydım. Atmosferin meteoru parçalaması gibi, belaların minimize edilmiş haliyle mücadele ettim. Etrafıma pamuktan kafesler ören annem, ayağım takıldığında kolumdan tutup havaya kaldıran babam, her türlü kötüden zırh gibi koruyan bir abim var benim. Böyle bir ortamda büyüyünce de haliyle her şeyi pembeden ibaret sanan bir dünyada oluyorsun. 

Şu yaşıma geldim, adam gibi bir derdim olmadı anasını satayım. Mor ve ötesinden 'bir derdim var' dinlemek istiyorum mesela, derdim olmayınca şarkı da tam oturmuyor. Efkarlanayım filan diyorum heves ediyorum bazen, neye efkarlanayım bir türlü bulamıyorum. Sefa Topsakal'ın 'Doktor'u dinliyorum. Niye benim gönül yaram yok diye ağlayasım geliyor. Baş etmem gereken sorunlarım yok, düşünmem gereken birileri yok.. Böyle de hiç tadı olmuyor hayatın, şekersiz çay gibi, anlatabildim mi?

Ara sıra melankoliye bağlıyorum ya, elle tutulur hiç bir nedeni yok. Gereksiz hüzünleniyorum. Aslında iyi de oluyor, kendimi önemli insanlardan biri gibi hissediyorum. Düşünmem gereken büyük işlerim varmış gibi bir halim oluyor, hevesimi alıyorum. Onun dışında bir problemim yok. Yazıyı okuyup da buraya kadar gelenler küfretmesin diye hemen belirteyim, halime şükrediyorum tabi ki. 

Benim dünyam pembe pamuk şeker. Herkes iyi. Her şey saf, masum, temiz. Alayı eksiksiz. Bir de çok iyi niyetliyimdir, ayıptır söylemesi. (Reklam) Kankalarım, maaşım, işim gücüm her şeyim tamam da, ara sıra bir atraksiyon olsa fena mı olurdu? Değişik bir şeyler olsaydı mesela. Ne gibi bir şey mi? O da bende kalsın. 



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder